Nöbetçi Eczaneler
HABER: GÜLARA SUBAŞI – KAMERA: ONUR BİNGÖL
Sosyal Hizmet Federasyonu Kurucu Genel Lideri Yılma Gümüş, imtihanlarda yüksek puan alan toplumsal hizmet uzmanlarının mülakatlarda elendiğini belirterek ‘Mülakatı kaldıracağız’ deniliyor. Pekala neyi bekliyoruz ki? Bunu muhalefette olan bir siyasi parti söylediği vakit anlayabiliriz. İlla Millet İttifakı üzerinden bahsetmiyorum. Rastgele bir siyasi parti için söylüyorum. Aslında elinde bir güç yok, bunu anlayabiliyorum. Ama halihazırdaki iktidar, çabucak bugün kaldırsın, neden seçimi bekliyor? Şırnak’tan, Hakkari’den, Diyarbakır’dan, Muğla’dan, Tekirdağ’dan, ülkemizin dört bir yanından 18-19-20 saat seyahat yaparak, bir otobüs parası bugün olmuş 700-800 yüz lira, yalnızca otobüs parasından bahsediyorum. Ekip elbisesi olmayan birçok arkadaşımız, yalnızca 15 dakikalık bir mülakat için kıyafetler aldılar. Geldiler, sabah burada otel parasını ödeyemeyeceklerinden o yorgunlukla mülakata girdiler. Bir 10-15 dakika üzere bir müddetin içerisinde gerilim stres üzerine ve sorular soruldu ve sonrasında geri döndüler. ve 90-95 puan alan birçok arkadaşımız açıkta kaldı, yerleşemedi” dedi.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Burdur mitinginde, “Nerede bir aile doktoru varsa orada birebir vakitte toplumsal hizmet uzmanı olacak. 20 bine yakın toplumsal hizmet uzmanı bu ailelerle Türkiye coğrafyasında görüşecekler” diyerek, iktidarları periyodunda toplumsal hizmet uzmanlarının istihdam edileceği kelamını verdi. Toplumsal Hizmet Federasyonu Kurucu Genel Lideri Yılma Gümüş, hem Kılıçdaroğlu’nun toplumsal hizmet uzmanlarıyla ilgili kelamlarını hem de atama bekleyen toplumsal hizmet uzmanlarının meseleleri ve beklentilerini ANKA Haber Ajansı’na anlattı.
Gümüş, ‘Sosyal hizmet uzmanlarının siyasi partilerin odağında olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusuna şu cevabı verdi:
“SOSYAL HİZMET UZMANLARI, TOPLUMSAL DEVLETİN TEMİNATIDIR”
“Aslında bu, yalnızca bir meslek kümesinin bir sorunu değil. Toplumsal hizmet uzmanlarının ön plana çıkıyor olması ve şu an mitinglerde ve siyasi partilerin gündeminde toplumsal hizmet uzmanlarının olmasının sebebi toplumsal hizmet uzmanlarının bir meslek kümesine istihdam sağlama arayışlarının daha çok Anayasa’mızda yer alan, ‘Türkiye toplumsal bir hukuk devletidir’ tabirinden geliyor. Toplumsal hizmet uzmanları, toplumsal devletin teminatıdır, diyoruz. Pekala toplumsal devlete baktığımız vakit son vakitlerde ne görüyoruz? Her gün ekranlarda akran zorbalığını, intiharları, yoksulluğu, çocuk ihmal ve istismarlarını görüyoruz. Toplumsal devlet can çekiştiğinden bunun panzehri olarak toplumsal hizmet uzmanlarını görüyoruz.”
“SOSYAL DEVLET CAN ÇEKİŞTİĞİ İÇİN TOPLUMSAL HİZMET UZMANI ARAYIŞI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR”
Gümüş şunları söyledi:
Sosyal hizmet uzmanlarını yeteri kadar istihdam edilmediğini görüyor; karar mercilerinde, toplumsal siyasetlerin uygulanması yahut toplumsal siyasetlere istikamet verme basamağında toplumsal hizmet uzmanlarını görmüyoruz. Aslında şu an toplumsal devletin yahut toplumsal hizmet uzmanlarının bu kadar ön planda olmasının sebebi, korona virüs yahut salgın vaktinde nasıl ki tıpçılar çok fazla ön palana çıkmıştı, hukuksuzluklar ön plana çıktığı vakit nasıl ki hukukçularımız, avukatlarımız, yargıçlarımız ön plana çıkıyor tam olarak da bu türlü bir istikrar var. Toplumsal devlet can çekiştiği için her gün ekranlarımızda aile faciaları gerçekleştiği için toplumsal hizmet uzmanları arayışı her geçen gün daha da fazla ön plana çıkmaya başladı.
“MUTABAKAT METNİ’NDEKİ 25 BİN TOPLUMSAL HİZMET UZMANINA İSTİHDAM VERİLECEĞİ UNSURU ÇOK ÖNEMLİ”
Sosyal hizmet uzmanlarının yıllardır KPSS’ye girerek atanmakla kafelerde, marketlerde işsiz mesleklerini yapamama ortasında sıkıştırıldığını görüyoruz. Aslında Millet İttifakı’nın Mutabakat Metni’nde 25 bin toplumsal hizmet uzmanına istihdam verileceği unsuru çok değerli. Bu birebir vakitte öğretmenler için de var: ‘100 bin öğretmen ataması yapılacaktır’ diyor. Lakin hangi eğitim sistemine 100 bin öğretmen ataması yapılacak? Kendi açımızdan baktığımız vakit, bu 25 bin toplumsal hizmet uzmanı, hangi toplumsal devlet yahut hangi toplumsal siyasetler anlayışına hizmet edecek? Kıymetli olan bu. Bir toplantıda meslektaşımız diyor ki, ‘Benim olduğum kurumda halihazırdaki toplumsal hizmet uzmanlarına yetecek bilgisayar yahut oda, salon yok.’ Kollayıcı ailelik sistemi içerisinde çalışan toplumsal hizmet uzmanlarımızın, ailelerin çocuklarıyla görüşeceği çocuk görüşme odaları bile yokken yani fiziki ve politik bir altyapı yokken toplumsal hizmet uzmanları atandığı vakit tekrar bizim tam olarak istemediğimiz şeyler yaşanacak.
“SOSYAL HİZMET UZMANI REFAH DÜZEYİNİ ÜST ÇIKARMAK İÇİN VARDIR”
Sosyal hizmet uzmanları koli, paket dağıtma vazifelisi değildir. Bugün hangi siyasi partiden olursa olsun, mahallî idarelerde, şu anki iktidarın bürokrasisinin, Bakanlığın içerisinde toplumsal hizmet uzmanına yapmaları gereken işler yaptırılmıyor. Toplumsal hizmet uzmanı, yalnızca yoksulluğa, çocuk ihmal ve istismarına karşı savaş veren bir meslek kümesi değildir. 85 milyonu ilgilendiren bir meslek kümesidir. Bir aile, bir yurttaş kültür-sanat aktifliklerine gidemiyorsa birebir vakitte bunun da mesleğidir. Fakat ülkemiz aşikâr noktalarda o kadar çok geri kaldı ki biz yalnızca yaralarımıza işaret ediyoruz. Toplumsal hizmet uzmanı refah düzeyini üst çıkarmak için vardır. İskandinav ve kimi Avrupa ülkelerine baktığımız vakit toplumsal hizmet uzmanları bizim şu anki sıkıntılarımızın birçoğuyla ilgilenmeyecek duruma gelmiş zira bu türlü bir sorun bile çok azalmış. Onlar, toplum kültür-sanat aktifliklerine nasıl ulaşabilir, dünyamızı çok daha derinden etkileyen global ısınma üzere farklı, çok daha global üniversal bahislerle ilgilenirken biz bugün, ‘ülkemizde çocukların beslenme çantalarındaki bir yumurtayı nasıl daha artırabiliriz ya da hiç olmayan yumurtayı nasıl oraya koyabiliriz, çocukları proteine nasıl ulaştırabiliriz’ bunun tartışması içerisindeyiz. Cennet ülkemizin içerisinde hak ettikleri bedeli görmeyen bir noktanın içerisinde ‘çocuklarımızı ihmal ve istismardan nasıl koruyabiliriz’ bunun kederine düşmüş durumdayız.
“AÇIK ÖĞRETİMİ KAPATTIRMALIYIZ”
Bizim açık öğretim diye çok büyük bir problemimiz var. Biz yüz yüze eğitimi katiyetle desteklemeliyiz ve açık öğretimi kapattırmalıyız. Bunu söylediğimiz vakit açık öğretimin içerisindeki arkadaşlarımız bazen kızabiliyorlar. Açık öğretimin kapanmış olması onların da çok fazla desteklenebileceği bir durum zira güçlü bir toplumsal hizmet uzmanı, güçlü bir toplumsal devlet yapılanması gerektirir. 25 bin toplumsal hizmet uzmanını istihdam ettik diyelim, pekala sonrasında? Açık öğretimle bir arada 70 üniversiteye toplumsal hizmet kısmı açıldı ve daha fazlası da var yalnızca öğretim üyesi bekliyor. 90’a kadar artırılabilecek bir sayı. Natürel ki üniversitenin artması değerlidir ancak içi dolu üniversiteler, içi dolu kısımların oluşması gerekiyor. Akademisyenlerimizin yalnızca lise mantığıyla ders anlatıp gitmemesi gerekiyor. Toplumsal siyasetlere bilhassa yük vermesi gerekiyor.
“BAKANLIĞIMIZIN BAŞINDA KESİNLİKLE BİR TOPLUMSAL HİZMET UZMANI OLMASI GEREKİYOR”
Sosyal hizmet uzmanlarının kederi yalnızca istihdam değildir. Bugün baktığımızda öğretmenlerin bir bakanlığı var; Ulusal Eğitim Bakanlığı. Sağlıkçılarımızın bir bakanlığı var; Sıhhat Bakanlığı. Hukukçularımızın bir bakanlığı var; Adalet Bakanlığı. Ancak toplumsal hizmet uzmanları için, bu niyetle kurulmuş olan Toplumsal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun devamlılığı niteliğinde olan bir bakanlık var; Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığı. Bu bakanlığın içine baktığımızda yalnızca göstermelik aşikâr bir yönetici küme var. Bunun dışında karar mercilerinin içerisinde toplumsal hizmet uzmanları yok. Bu yalnızca mesleksel bir şovenisttik değil. Burada aslında bir meslekle birlikte koruyucu-önleyici bir sistemi savunuyorum ben. Bakanlığımızın başında kesinlikle bir toplumsal hizmet uzmanının olması gerekiyor. Bakan yardımcısı durumunda, genel müdür konumunda olması gerekiyor.
“KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMASI ÇOK ÖNEMLİ”
Biz bugün o denli bir duruma gelmişiz ki, ’25 bin toplumsal hizmet uzmanı ataması yapacağız’ dendiği anda çabucak buna sarılıyoruz. Natürel ki Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapmış olduğu bu açıklama çok kıymetli ve her fırsatta lisana getirmiş olduğu aile takviyeleri sigortası üzere hususları çok kıymetli buluyorum ve bunları da Toplumsal Hizmet Federasyonu olarak da muhakkak destekliyoruz. Fakat bununla birlikte işaret ettiğimiz şeyin tam pahasını bulabilmesi için, bir 5 yıl sonrasında 25 bin kişinin daha istihdamını nasıl yapmamız gerekiyor diye düşünmememiz için bu üzere tedbirleri şimdiden almamız gerekiyor.
“İKTİDAR MÜLAKATI BUGÜN KALDIRSIN, NEDEN SEÇİMİ BEKLİYOR”
Sosyal hizmet uzmanının bir siyasi gereç haline dönüştürülmemesi gerekiyor. Biz, toplumsal devlet anlayışının hakim kılınması, toplumsal hizmet uzmanlarının burada kesinlikle etkin bir rol alması gerektiğiyle ilgili yıllardan beri uğraş veriyoruz. Ancak biz aşikâr siyasi partilere ulaştıktan ve birisi bunu lisana getirdikten sonra öbür siyasi partiler de lisana getirmeye başlıyor. Mesela en yakın vakitte bir mülakat konusu var, ‘Mülakatı kaldıracağız’ deniliyor. Pekala neyi bekliyoruz ki? Bunu muhalefette olan bir siyasi parti söylediği vakit anlayabiliriz. İlla Millet İttifakı üzerinden bahsetmiyorum. Rastgele bir siyasi parti için söylüyorum. Aslında elinde bir güç yok, bunu anlayabiliyorum. Ama halihazırdaki iktidar, çabucak bugün kaldırsın, neden seçimi bekliyor?
“ARKADAŞLARIMIZ 15 DAKİKALIK BİR MÜLAKAT İÇİN 20 SAAT SEYAHAT YAPTI, GRUP ELBİSE SATIN ALDI”
Bundan evvelki mülakat devrindeyken şunlar yaşandı: Şırnak’tan, Hakkari’den, Diyarbakır’dan, Muğla’dan, Tekirdağ’dan, ülkemizin dört bir yanından 18-19-20 saat seyahat yaparak, bir otobüs parası bugün olmuş 700-800 yüz lira, yalnızca otobüs parasından bahsediyorum. Ülkemizde mülakata geldiğinizde ekip elbiseyle gelmeniz gerekiyormuş üzere bir algı gelişmiş. Kadro elbisesi olmayan birçok arkadaşımız, yalnızca 15 dakikalık bir mülakat için kıyafetler aldılar. ve meslekle alakası olmayan birçok soru da sorulduğunu biliyoruz. Geldiler, sabah burada otel parasını ödeyemeyeceklerinden o yorgunlukla mülakata girdiler. Bir 10-15 dakika üzere bir mühletin içerisinde gerilim stres üzerine ve sorular soruldu ve sonrasında geri döndüler. ve 90-95 puan alan birçok arkadaşımız açıkta kaldı, yerleşemedi.
“MÜLAKAT, İŞ BARIŞINI VE MESLEKSEL BİRLİĞİMİZİ BOZUYOR”
Öyle bir şey ki, natürel ben burada herkesi zan altında bırakmıyorum, daha az KPSS puanı aldığı halde mülakatı hoş geçtiği için yüksek puan alan arkadaşlarımız daima zan altında kaldılar. Güya ‘torpilli’ bir kişiymiş üzere, dayısı, tanıdıkları varmış üzere. Bu şahıslar tıpkı meslek kümesi içerisindeler, atandıkları yerlerde KPSS puanı yahut mülakat puanı sorulan beşerler. Bu durum da iş yerindeki iş barışını, mesleksel birliğimizi bozan bir durum. Toplumsal Hizmet Federasyonu olarak biz buradaki duruşumuz, evet mülakatla ilgili bir problemimiz var, mülakata karşıyız lakin mülakata giren arkadaşlarımızı her ne sebep olursa olsun dışlamamamız ve tahkir etmememiz gerektiğini ve mesleksel birliğimizi müdafaamız gerektiğini her vakit söylüyoruz. Toplumsal hizmeti ilgilendiren alanın yüzde 70-80’inde mülakatın mutlaka karşısındayız.
“SAYIN BAKANIMIZ DERYA YANIK, ASDEP’LİLERİN ÖZLÜK HAKLARI SIKINTISINI NEDEN ÇÖZMÜYOR”
Bir de Aile Toplumsal Dayanak Programı’nda çalışanlar (ASDEP) konusu var. Bakın toplumsal güvenlik anlayışında ‘eşit işe eşit ücret’ üzere bir durum vardır. ASDEP çalışanları, bizim tıpkı vakitte ‘kırmızı yelekliler’ dediğimiz işçiler var. Bugün hangi sel felaketine, hangi zelzele felaketine baksak, nerede kanayan bir ani olayı varsa o kırmızı yeleklileri görürüz. Sayın Bakanımız Derya Yanık, her vakit bunun siyasetini yapıyor, ön plana çıkartıyor, ‘bakanlığımız çalışıyor, yüz binlerce bireye şu kadar müddet içerisinde gittik’ diyor. Pekala bu ASDEP’lilerin özlük hakları sorununu neden çözmüyor? Bu elinde, kendi bakanlığı periyodu içerisinde ve bunu çok rahat bir halde çözebilecekken ASDEP’li arkadaşlarımızı çok fazla mağdur ediyorlar. Tıpkı işi yaptığı halde farklı özlük hakları, farklı maaş düzenlemesinin içerisinde iş barışı olmaz.
“SOSYAL HİZMET 85 MİLYONU İLGİLENDİREN BİR MEVZUDUR”
Diğer bir mevzu; 32 bin mahallemiz, 12 bin civarında da köyümüz var. Biz her bir mahalle ve köyümüze Toplum Merkezleri (TM) kurmalıyız. Toplumsal hizmet, toplumsal devlet, yalnızca engelliyi, şiddet görmüş bayanı yahut fakir aileleri değil 85 milyonu ilgilendiren bir konudur. Ben kentleşmenin içerisinde nefes alamıyorsam bu birebir vakitte toplumsal siyasetlerin ve toplumsal hizmet uzmanının sıkıntısıdır. Münasebetiyle merkezi bir sistemle değil, zira Ankara’nın sıkıntısıyla Diyarbakır’ın sorunu, Muğla’nın sıkıntısıyla Trabzon’un sorunu bir değil, hatta ilçelerin mahallelerin sorunu bile bir değil. İlçelerden çok daha kalabalık nüfuslu olan kimi mahallelerimiz var. Kimi yerde göçmen krizi, kimi yerde yoksulluk sorunu, kimi yerde bağımlılık konusu olabiliyor. Bu mahallelerin her birinde oranın öz sıkıntılarına, yereline, özgün tahlillerle birlikte, siyasetler geliştirip orada uygulamaya yapabilecek Toplum Merkezleri’nin kurulması gerekiyor. 50 bin toplum merkezi kurmak ve burada toplumsal hizmet uzmanlarının yöneticisi olduğu ve toplumsal siyasetini belirlediği bir yer oluşturmak istiyoruz.
“600 KİŞİLİK MİLLETVEKİLİ KÜMESİNİN İÇERİSİNDE TOPLUMSAL HİZMET UZMANI YOK”
Etrafımıza baktığımız vakit her yerde bir inşaat almış başını götürmüş. Zira ülkemizde inşaat temelli, tüketici bir siyaset izleniyor. Devletin yönetici kümesinde, buna mani olabilecek yahut bu duruma müspet tarafta katkı sunabilecek toplumsal hizmet uzmanımız yok. Biz toplumsal hizmet uzmanları yönetici kademesinde olsun derken birilerinin şahsî ikballeriyle alakalı bir durumdan bahsetmiyoruz. Güçlü toplumsal hizmet uzmanı, güçlü toplumsal devlet demektir. 600 kişilik milletvekili kümesinin içerisinde her meslekten insan var lakin toplumsal hizmet uzmanı yok. Siyasi partilere de sesleniyorum, kendisine toplumsal devlet diyen bir devletin yönetici kademelerinde, bakanlıkta toplumsal hizmet uzmanın kesinlikle olması gerekiyor. Bizim toplumsal devlet merkezli, hak temelli bir çalışma yapabilmemiz için devletin her kademesinde, bakanlığında, ünitesinde, kesinlikle toplumsal hizmet uzmanının olması gerekiyor. Toplumsal hizmet uzmanının sekter bir anlayışla yalnızca engelli rehabilitasyon merkezlerinde, huzurevlerinde çalışır formda, kapalı bir kutunun içerisine konulmasını muhakkak kabul etmiyoruz.
“OKULLARIMIZDA GÜÇLENDİRİLMİŞ BİR OKUL TOPLUMSAL HİZMETİ ANLAYIŞININ HAKİM KILINMASI GEREKİYOR”
En büyük yaralarımızdan birisi de ‘okul toplumsal hizmeti’. Okullarımızda intihar olayları ve akran zorbalıklarını her gün görebiliyoruz. Çocuklarımızın kesinlikle koruyucu-önleyici bir anlayışla ve çıkmaza girdikleri durumda intihar hadiselerinin yaşanması konumunda okul toplumsal hizmeti çok değerli. Biz bu alanı PDR’ci, psikolog arkadaşlarımızla, birtakım noktalarda tıp ve sosyoloji alanındaki arkadaşlarımızla çalışarak genişletmeliyiz. Dünyanın her yerinde, toplumsal devlet anlayışıyla ilerleyen toplumlarda okul toplumsal hizmetinin 100-150 yıllık geçmişi var. Ülkemizde ise işsizlik derdi ve öteki meslek kümelerinin birbiriyle olan çatışmasından kaynaklı göz gerisi ediliyor. Okullarımızda rehberlik dışında, güçlendirilmiş bir okul toplumsal hizmeti anlayışının kesinlikle hakim kılınıyor olması gerekiyor. Bu çalışmanın yalnızca mikro ölçek içerisinde değil, kurumlar ortası makro ve mezo ölçekli bir biçimde ele alınması gerekiyor
“SOSYAL HİZMET UZMANLARI OLARAK KURTULUŞUMUZU KENDİ AZİM VE KARARLILIĞIMIZDA GÖRMELİYİZ”
Bir meslek, bir aile yahut bir toplum hangi yapı olursa olsun sıkıntı durumdaki bir kurtuluştan kendi azim, kararlılığıyla ve birliğiyle çıkmasını bilmelidir. Manda ve himayeden bir biçimde kurtulup kendi öz yeterliliğiyle, öz gücüyle birlikte kurtuluşun içerisinde olan bir ülkeyiz. Buradan aldığımız öğretiyle, toplumsal hizmet uzmanları olarak kurtuluşumuzu kesinlikle kendi azim ve kararlılığımızda görmeliyiz. Toplumsal Hizmet Federasyonu, bu manada 10 yıldır amasız fakatsız hangi siyasi parti, hangi mezhep, hangi inanış, hangi cinsiyet-cinsel yönelimde olursa olsun, tek bir unvanı baz almıştır, o da toplumsal hizmet uzmanı meslek bağıyla bağlı olmamızdır. Bunun dışında alışılmış ki tartışmalarımız, gerginliklerimiz olacaktır. Ben buradan bütün topluluğuma sesleniyorum, bizi birliğimiz kurtaracak ve yüz bin kişilik toplumsal hizmet ailesinin kurtuluşunun, insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, doğasıyla, canlısıyla, cansızıyla birebir azim ve kararlılıkla çalışarak olacağına inanıyorum.
“MESLEK ÖRGÜTLENMESİ ÇALIŞMASI, BOŞ VAKİT AKTİFLİĞİ DEĞİLDİR”
Biz, ‘2023 yılı toplumsal hizmet uzmanının yılı olacak’ dediğimizde bunu ülkemizdeki seçim atmosferinden bağımsız söyledik. Biz bir mesleğin geleceğini, bekasını yahut anayasada yer alan toplumsal devlet anlayışını, siyasi partilerin telaffuzlarına bırakamayız. Tüm bunlardan bağımsız olarak biz 2013 yılında kurulmuş bir Toplumsal Hizmet Federasyonu olarak birçok çalışma yaptık, kurumsallığımızı her geçen gün daha da artırdık ve birliğimizi nitekim çok yeterli kurduk. Biz 2022 yılının ortalarındayken bir telaffuzda bulunduk artık bunu bir nihayete erdirmemiz gerekiyor. Meslek örgütlenmesi çalışması bir boş vakit aktifliği değildir, çekinerek, endişeyle, tasayla yapılacak bir iş de değildir. Biz 2023 yılında, siyasi partilerin ve karar vericilerin, toplumsal hizmet uzmanlarını ve toplumsal devlet anlayışını kesinlikle gündemine alması ve onların iki dudağı ortasında olacak bir siyaset olmaması için baskılı ve diyaloglu bir halde sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz.
“BİZİM ASIL ÇABAMIZ 14 MAYIS’TAN SONRA BAŞLAYACAK”
2023’e bir maksat koyduk. Burada beni şu çok sevindiriyor, her bir genci her bir evladı, bu çalışmaya sahip çıktı. Bugünkü kazanımlar, siyasi partilerin telaffuzları, mülakatın kaldırılması toplumsal hizmet uzmanlarının amacına 2023’ü koyuyor olmasındandır. Doğal ki bizim telaffuzlarımız destekleyen, toplumsal hizmet uzmanlarını yönetici kademesinde yer veren, hak temelli toplumsal hizmet anlayışını ön planda tutan siyasi partilerin iktidarda olmasını isteriz. Şunu içtenlikle söylüyorum ben toplumsal hizmet uzmanını ön planda taşıtan siyasi partiyi her vakit kendi siyasi fikrimden çok daha ön planda tutuyorum. Bizim asıl gayretimiz 14 Mayıs’tan sonra başlayacak. Değişik bir vazife düşüyor. ‘Vatan bizden misyon bekler’ diye klasik bir cümle vardır ya nitekim de ülkemizin dört bir yanında kanayan yaralarımız var. Toplumsal hizmet uzmanları, bunların her birisi için, ‘biz burada hazırız ve vazife bekliyoruz’ diyor.”