Nöbetçi Eczaneler
SİVAS Numune Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İbrahim Karaduman, D vitamininin yüzde 10- 20’lik kısmının besinlerle emildiğini, yüzde 80-90’lık bir kısmının ise güneş ışınlarından deri tarafından sentezlendiğini belirterek, “Ama bu sentezlenme için de güneş ışınlarının belirli bir açıyla gelmesi lazım. Ülkemiz için bu açı mayıs ve kasım ayı ortası, saat 10.00 ile 15.00 sıralarında gelebilmektedir. Hiçbir hekim bu aylarda, bu saatlerde güneşe çıkmanızı ve direkt güneşle temas etmenizi önermez. Zira cilt kanseri riskini artırıyor. Daha çok bu usul hastalarda besin yoluyla D vitamini alımını daha çok öneriyoruz” dedi.
D vitaminin beden için değerli fonksiyonu olduğunu ve eksikliğinin çeşitli hastalıklara yol açtığını hatırlatan Karaduman, “Normalde D vitaminin bilimsel delile dayalı neden sonuç ilgisinin kurulduğu tek bir şey var, o da kırık riskinin engellenmesi. Lakin yapılan çalışmalar ve gözlemsel çalışmalar şunu göstermiş ki, D vitamini eksik olan bireylerde kolon kanseri başta olmak üzere, göğüs kanseri, prostat kanseri, bağışıklık sisteminin baskılanması, üst teneffüs yolu enfeksiyonlarının sık görülmesi ki son iki yılda korona üzere bir pandemi geçirdik. Koronavirüs D vitamini eksik bireylerde daha fazla görüldü. Onun haricinde şeker hastalığı, demans, alzheimer üzere hastalıklara, kalp hastalıklarına neden olma ihtimalinin arttığı görebiliyoruz. Aslında D vitamini bunlara baktığımız vakit tek bir kemik koruyuculuğundan çok öteki organlarda da tesir ettiği ve ileri çalışmaların gerektiği görülüyor. Yani tahminen bundan bir 5 yıl sonra yahut 2-3 yıl sonra bu çalışmalar daha ayrıntılı olduğunda biz burada D vitamini herkese vermeliyiz. Zira ‘kanserden koruyor’ üzere tezli bir cümle de kurabiliriz. Lakin tekrar de ‘Ben o vakit bunu daima alayım’ üzere bir fikir olmamalı. Bunun dozajları var. Toksik doz dediğimiz dozlara çıktığı vakitte zıt tesir yaparak hem kırık riskini artırıp hem de sıhhatin bozulmasına neden olabiliyor” ifadelerini kullandı.
D vitamininin öteki vitaminlerden ayrılma sebebinin bedenden direkt alınabilmesi olduğunu belirten Dahiliye Uzmanı İbrahim Karaduman, “Aslında D vitamini bir hormondur. Steroid yapılı bir hormondur ve bedenimizde üretilmektedir. Lakin birinci tarif olarak, vitamin halinde tanımlandığı için ismi vitamin olarak kalmıştır. Fakat olağanda bedenimizin üretmiş olduğu bir hormondur. D vitamininin öbür vitaminlerden ayrılma sebebi şudur. D vitamininin yüzde 10- 20’lik bir kısmı besinlerle emilirken, yüzde 80-90’lık bir kısmı güneş ışınlarından derimiz tarafından sentezlenmektedir. Lakin bu sentezlenme için de güneş ışınlarının belirli bir açıyla gelmesi lazım. Ülkemiz için bu açı mayıs ve kasım ayı ortası, saat 10.00 ile 15.00 sıralarında gelebilmektedir. Ancak şöyle de bir handikapı var. Hiçbir tabip bu aylarda, bu saatlerde güneşe çıkmanızı ve direkt güneşle temas etmenizi önermez. Zira cilt kanseri riskini artırıyor. D vitamini alırken cilt kanseri olma riskini de almak çok mantıklı olmadığı için önermeyiz. Daha çok bu usul hastalarda besin yoluyla D vitamini alımını daha çok öneriyoruz. Her ne kadar güneşten alınıyor olsa da bunu çok önermiyoruz” diye konuştu.’GÜNDE YAKLAŞIK 800 ÜNİTE D VİTAMİNİ ÖNERİLİYOR’
D vitamininin günlük dozuyla ilgili de bilgi veren Karaduman, “Dünya Sıhhat Örgütü ve öteki tüm bu mevzuyla ilgilenen derneklerin hepsinin şöyle bir önerisi var. Kemik sıhhatini korumak için günde 600-800 ünite D vitamini almamız lazım. Pekala, D vitaminini güneşten alamıyoruz. Mesela bir yumurtada 20 ünite D vitamini var. O vakit benim günlük 600 ünite almam için 30 yumurta yemem lazım. yahut 300 gram somondaki D vitamini olan besinler. Somonda 300 ünite D vitamini var. O vakit benim 600 gram günlük somon yemem lazım. Bu çok mümkün değil açıkçası. Bu durumda bizim, bunu tablet formlarıyla desteklememiz gerekiyor. D vitamini taraması yapılmaksızın her bireye en az bir 600-800 ünite D vitamini sağlayacak kadar dışarıdan tablet formuyla yahut damla formuyla D vitamini replasyonu yapmamız lazım. D vitaminim düşük mü, değil mi diye bakmadan bile bunu kişinin alıp kullanmasında hiçbir ziyan yok. Birinci evvel bedendeki depoları doldurmamız, sonra onların düşmesini engellemek için sabit tutarak tedavi vermemiz lazım” dedi.